35. Avrasya Koşusu ; Deniz Altından ve Köprü üstünden Asya-Avrupa

Bu sene Avrasya koşusunda 3. Kez koştum. Daha önce 15 km koştuğum yarışta bu sene  yeni oluşturulan 10 Km kategorisinde ilk kez  koşmuş oldum.
Avrupa yakasında oturduğum için Anadolu yakasına geçmenin en iyi yönteminin Marmaray olduğunu düşündüm ve güne erken başlayıp arabamla ilk istasyonu olan Kazlıçeşme'ye gittim. 12 dakika gibi kısa bir sürede  birkaç saat sonra köprü üzerinden koşarak yapacağım Asya-Avrupa geçişini önce denizin altından  yaparak Üsküdar’da gün ışığına tekrar kavuştum. Bu benim ilk Marmaray geçişim olmuş oldu.
Bağlarbaşı Koruda koşacak diğer arkadaşlarımla buluştuktan sonra, simit ,çay ve evden getirilen muzlarla ufak bir kahvaltı ile günün ilk “desteği” alınmış oldu. Toplu fotoğrafımızı çektirdikten sonra güzel havanında katkısı ile yarış öncesi ısınmak için başlangıç noktasına yürüyerek gittik. Başlangıç noktasına giderken çeşitli ülkelerden bu yarış için gelmiş insanları ve  derece hedefleyen atletlerin ısındıklarını görmek  koşu öncesi morali oldu.
Benim içinse en büyük sürpriz 2 sene önce 15 km koşusunda  son 1 km yi beraber koştuğumuz ve yarışı  hemen hemen aynı anlarda bitirdiğim 75 yaş üstü vetaran amcayı ve yaşıtı 2 arkadaşını görmek oldu.  Bana arkadaşlarını tanıştırdıktan sonra “bu sefer  çok zorlamayayım 10 km koşacağım evlat” dedi. Yarış sırasında ve sonrasında görmedim ama mesafe daha kısa olduğu için benden önce bile bitirmiş olabilir.
Yarış öncesi müzik eşliğinde herkes topluca ısındı k ve maraton ve 15 km startı bizden önce verildikten sonra bizim yarışın başlaması için sabırsızlanmaya başladık. Bu arada Yukarıdaki stantlarda ücretsiz dağıtılan isotonik içecekleri yarışın başlamasına az bir süre kala 1 TL ye satan su satıcısına yılın girişimci ödülünü vermek geçti içimden.
 Hakan Yaşdal, Can Özyurt , Ersin Çetin ve ben “koşu dörtlüsü” oluşturarak hedefimizi yarışı 1 saatin altında bitirmek olarak koyduk. Önlere yakın olmamızın avantajı  ile koşuya hızlı bir başlangıç yaptık ve  bizden önde başlayanları, 15 Km yarışının anı fotoğrafı çektirenlerinin arasından slalom yaparak köprüyü geçtik.  Köprü bitişindeki yokuşu çıkarken yarış öncesi içtiğim sıvıların ve belki eşyalarımı koyduğum küçük sırt çantasının da etkisi ile dalağım beni zorlamaya başladı. Yıldız ayrımında artık iyice zorlanmaya başladım ve diğerlerinin beni beklememelerini söyleyerek jog temposuna geçtim.
Barbaros bulvarının yokuş aşağı olması bana iyi geldi ve tekrar koşu temposuna geçerek Kabataş’a kadar geldim. Tam enerjim tükenirken Kahve Dünyasının koşuculara ikram ettiği çikolata bana doping oldu.
Karaköy koşulara destek veren ritm grubu ve Galata köprüsü üzerinde koşucuları alkışlayan turistler ve vatandaşlar son bölümün destekçisi oldular.

Yarışı arkadaşlarımın birkaç dakika gerisinde de olsa tam hedeflediğim gibi  59 dakika bitirdim. Sertifikayı ve yarış sonrası verilen  “beslenme” paketini almak için biraz vakit geçirince sanki bir 5 Km daha rahat koşarmışım gibi geldi ama henüz Marmaray Sirkeci istasyonu açılmadığı için Sirkeci'den Yenikapıya 2-3 km yürümek zorunda kalınca anladım ki tam kararında bırakmışım. 
Yenikapı'ya ulaşmak için Maraton parkuruna paralel yürüyerek maraton koşanları gıpta ile izledim. Koşanlar arasında belki Türk'ten fazla  sayıda yabancı vardı ve çoğu orta ve üstü yaştaydı.(ya da ben geçerken öyleydi). Ama en ilginç manzara  kedi kulağı şeklindeki tacı ve peruk mu, kendi saçımı çözemediğim pembe saçlar ve ile koşan yarışmacıydı.
Güzel bir havada güzel bir Avrasya koşusu da böylece sona erdi. 
Gelecek seninin hedefi,.50 dakika gibi
bir sürede bitirmek artık.

Yorumlar