
Çocuk kızda olsa erkek de olsa uzun zaman hep 3. Şahıs olarak kalırlar.
Bunun için baba yaptıklarının, verdiklerinin, kararlarının
ve fedakarlıklarının değerini “anlaşılması”
ile ölçeler.Belki de bunun için baba evlat ama özellikle baba-oğul ilişkileri yılı hep müdahale ile geçer. Ama tarih hep
göstermiştir ki babalar oğulları (evlatları) ile girdikleri hiç bir savaşı
gerçekten kazanamazlar zira oğlun yenilmesi bile aslında babasının yenilgisidir.
Başbakan’ın nasıl bir çocukluk geçirdiğini baba-oğul
ilişkilerini bilmiyorum, sadece okuduğum kadarıyla Karadenizli kolay sinirlenen bir babası varmış. Ama muhtemelen yetiştiği kuşak ve sosyal çevre
nedeniyle aralarında mesafeli, geleneksel, otoriter bir baba-oğul ilişkisi vardı. Babanın aslında
hep ailesinin iyiliğini istediği ve sözünün mutlak olduğu ve ona biat edilmesi
gerektiği düşüncesi hakimdi.
Şimdi de başbakan bizlerin ve özellikle Gezi parkındaki
gençliğin, kendisinin en iyiyi bildiğini, aslında bizim iyiliğimizi istediğini kabul
etmemizi istiyor. Ona karşı çıkıldığı için bizi nankör evlat görüp cezalandırıyor.
Haksızlığımızı vurgulamak için diğer kardeşleri bize örnek gösteriyor, onlardan
destek istiyor ( diğer %50 söylemi). Bizler için nasıl çalıştığını, ailemizin
nasıl zenginleştiğini vurguluyor.
Sonunda taviz verip tam işler çözülecek gibiyken, taviz
vermenin kızgınlığı ve ya devamı da gelirse endişesi ile ufak bir bahane ile ( hemen parktan
çıkılmaması) tekrar üstün konuma geçmeye çalışıyor.
Ama sanırım bu son olayda oğul, babanın havadaki elini, filimler de olduğu gibi hava da tuttu ve ona karşılık vermek, elini bükmek yerine alaycı bir
gülümse ile babasının yüzüne bakıp
-Ben senden farklıyım, hayatta bakışım farklı, bana saygı göster ve anla, aslında sen de benim gibi olmak istiyorsun” dedi.
Tam olay yatışmış, tam eller inmişken baba içinden gelen yenilmişlik, bundan sonra diğerlerine ne derim duygusuna yenildi ve son bir tokat attı. Önümüzdeki dönem o tokatın cevabını ve tokatın acısının nasıl çıkacağını göreceğiz.
-Ben senden farklıyım, hayatta bakışım farklı, bana saygı göster ve anla, aslında sen de benim gibi olmak istiyorsun” dedi.
Tam olay yatışmış, tam eller inmişken baba içinden gelen yenilmişlik, bundan sonra diğerlerine ne derim duygusuna yenildi ve son bir tokat attı. Önümüzdeki dönem o tokatın cevabını ve tokatın acısının nasıl çıkacağını göreceğiz.
Yazımın sonun da ergenlik döneminde çok tartıştığımız ..(hala da ara sıra tartışırız),
zaman zaman beğenmediğim babama teşekkür etmek istiyorum...
Beni
ezmeden fikirlerimi sonuna kadar söylemeyi ve savunmayı öğrettin. Ben de oğluma
bunu miras olarak bunu bırakacağım ama zaten yeni nesil bu konuda hali hazırda
bizden çok daha ileride.Sevdiğim bir şiirini kısaltarak paylaşıyorum burada;
Çuf-Çuf
En sevdiğim üniformalılardır Trenciler;
Ayırsalar da sevenleri,yine kavuştururlar,
Kırmızı-yeşil lambalar ve yürek yırtan düdüklerle.
İstasyon çocuğu oluşumdan değil, Trencileri çok sevişim,
Onlar ne darbe yaparlar,ne de adam döverler...
En sevdiğim üniformalılardır Trenciler;
Ayırsalar da sevenleri,yine kavuştururlar,
Kırmızı-yeşil lambalar ve yürek yırtan düdüklerle.
İstasyon çocuğu oluşumdan değil, Trencileri çok sevişim,
Onlar ne darbe yaparlar,ne de adam döverler...
Yorumlar
Yorum Gönder