Not: Bu sene Eğitim Nedeniyle Katılamadım Ama Aklıma Gelince Blog'a Koydum
16 Ekim günü Avrasya Maratonunda Adım Adım Oluşum
kapsamında omurilik felçlilerine yardım için 15 km
koştum. Yarış sırasında ve sonrasında hissettiklerimi
sizinle paylaşmak istiyorum.
Eşimle beraber
koşacağım ve daha önce 8 km'yi bitirdiğim için başvurumu 8 Km için
yapmıştım. Ama Cuma günü başvurumun Metin Beyden
başvurumun 15 km olduğunu öğrenince Cumartesi gününü 15
km koşup koşamayacağımı tartarak geçirdim.
Yarış öncesi sabah
erkenden Yapı Kredi Spor Kulübü adına katılacaklar ile Koru'da
buluştuk.
Atletsizim şubesi başkanı Metin beye
15 km yi bitirip bitiremeyeceğimi sorduğumda 3 saat bitinceye kadar bizi finishte bekleyeceklerini, ama zaten
en kötü 2 saati civarı bir süre bitirebileceğimizi söyledi. Üstüne
yarış öncesi son motivasyon olarak Kaan Göker ile birlikte
"Eye of The Tiger"ı dinledik.
Hava soğuk ve hafif yağışlıydı ama kuvvetli bir rüzgar olmaması havanın bize bir
iyiliğiydi.
En çok dikkatimi çeken neredeyse Türk katılımcıların yarısı kadar yabancı katılımcının da
olmasıydı. Büyük bir bölümünün üzerindeki başka koşulara ait kıyafetlerden sırf bu koşu için
geldikleri belli
oluyordu. Sanırım biz pek farkına varmasak da
2 kıtayı geçen bir koşuya
katılmak eşsiz bir
deneyimdi.
Tam bu sırada başlangıç anonsunda
58 farklı milletten katılımcı olduğunu duyurdular.
Dikkatimi en çok çıplak ayak ile koşmaya hazırlanan yabancı bir yarışmacı
çekti.
Vee yarışa Yapı Kredi Spor Kulübü
adına yaklaşık 30-35 sporcu olarak başladık.
Boğaziçi köprüsünü
Kaan Göker, Can Özyurt, Birben Memik, Betül Özata, Hakan Yaşdal’dan oluşan 6 lı bir grup olarak manzaranın tadını çıkartarak ve bol bol resim çektirerek
jogging temposunda geçtik. Manzara gerçekten güzeldi. Keşke köprünün
yan bölümleri yürüyüşe açık olsa diye düşünmeden edemedim.Sıkışık trafikte
köprüde beliren simit ve su satıcıları ise yine yerlerini almışlardı.
Beşiktaş'a doğru inerken Yüzme takımı kaptanı Hakan Yaşdal antrenmanlı olması nedeniyle
gruptan kopmaya başlayınca bende onun peşine takıldım. Amacım nefesi iyi olan Hakan Yaşdal
ile birlikte
koşarak yürüyeceğimi
düşündüğüm ilerideki bölümler için zaman kazanmaktı.
7,5 Km yi
55 dakikada geçince yarışı
2 saat civarı bitireceğime inanmaya
başladım. Fındıklı
önündeki 8
Km bitişi çok çekici
gözüküyordu. Bir ses bana “Yarışı burada bitir Tophanede
sıcak bir çay ve nargile iç” dese
de bana bağış yapanların ve adımlarımın "koş"
sesini dinlemeyi
tercih
ettim. Galata köprüsünü geçip Eminönü’ne
gelince balık ekmek kokuları bana
her zaman olduğunda daha güzel geldi.
10Km yi biraz geçince sanırım suyu fazla hızlı içtiğimden dalağım şişer gibi oldu Hakan'a “beni bırak sen koş ben yürüyeceğim”
dedim. O ise sen yürürsen ben
de yürürüm dedi ve koşmaya devam ettik. Yanımızda bebek
arabası içinde 1 yaşında bebeği ile koşan yarışmacı ve
60 yaşlarında olmasına rağmen benim önümde koşan
veteran Rüzgar İsmail amcayı görmek
bana gereken motivasyonu verdi.
Gülhane parkından geçip Sultanahmet meydanında biten yokuş yukarı
son 1 km de ise hisselerim çok karışıktı; Bir yandan aldığım nefes adeta
yetmiyor, bacaklarım ve dizlerim isyan edip ağrıyor "Son 1
km artık yürüyebilirsin yarışı bitireceğin belli” diyordu.
Beynim ise " 14
km yi koşarak geldin yarışı koşarak bitirmelisin"
diyordu.Yarış başlamadan
dinlediğim Eye of the
Tiger dan esinlenerek Rocky'nin " Acı yok, acı
yok" ve "acı yoksa,
kazanmakta
yok" sözleri aklıma geldi ve beynim vücuduma
galip geldi.
Sonuçta yarışı finishde dizilmiş çoğu turist izleyicilerin alkışları ile
1 saat .45 dakikada bitirdim.
Yürüyeceğimi düşündüğüm
2. bölümü ilk bölümden daha hızlı geçmiştim. Finishte
organizasyonun verdiği torbadaki kuru
t-shirt, muz, meyve suyunun ve sonradan içtiğim
sıcak çayın ne kadar iyi geldiğini
anlatamam.
Dönüş yolunda ise
hepimizin yüzünde damarlarımızda dolaşan endorfin ve başarmanın hazzı ile
kocaman bir gülümseme vardı. Tek üzüntüm eşim ile beraber koşamamaktı.
Bu güzel organizasyon
için mensubu olduğum Yapı Kredi Spor Kulübüne ve atletsizim şubesi adına Metin
Aksoy’a tekrar teşekkür ederim.
Kendim için bu yarıştan deneyim çıkartarak bu güzel
koşuyu tamamladım;
*İyi bir takım
ve kendinden daha iyi biriyle yarışmak insanı ileriye
taşıyor
*Kolay olan ile yetinmek yerine zoru denemek
lazım, insan gerçek sınırlarını ancak böyle keşfediyor
*Bazı şeyler başta zor gelse
de insan sonradan alışıp açılabiliyor.
Artık gelecek yıllar için yeni bir hedefim var..koşuyu
1 saat 30 dakikanın altında bitirmek.
Gelecek sene için
bana eşlik etmek isteyen var mı ?
Yorumlar
Yorum Gönder