Avrasya Maratonu- 2011


Not: Bu sene Eğitim Nedeniyle Katılamadım Ama Aklıma Gelince Blog'a Koydum
16 Ekim günü  Avrasya Maratonunda Adım Adım Oluşum kapsamında omurilik felçlilerine yardım için 15 km koştum. Yarış sırasında ve sonrasında hissettiklerimi sizinle paylaşmak istiyorum.

Eşimle beraber koşacağım ve daha önce 8 km'yi bitirdiğim için  başvurumu 8 Km için yapmıştım. Ama Cuma günü başvurumun Metin Beyden başvurumun 15 km olduğunu öğrenince Cumartesi gününü 15 km koşup koşamayacağımı tartarak geçirdim.

Yarış öncesi sabah erkenden Yapı Kredi Spor Kulübü adına katılacaklar ile Koru'da buluştuk. 
Atletsizim şubesi başkanı Metin beye 15 km yi bitirip bitiremeyeceğimi sorduğumda  3 saat bitinceye kadar bizi finishte bekleyeceklerini, ama zaten en kötü 2 saati civarı bir süre bitirebileceğimizi söyledi. Üstüne yarış öncesi son motivasyon olarak  Kaan Göker ile birlikte  "Eye of The Tiger"ı dinledik.

Hava soğuk ve hafif yağışlıydı ama kuvvetli bir rüzgar olmaması havanın bize bir iyiliğiydi. 
En çok dikkatimi çeken neredeyse Türk katılımcıların yarısı kadar yabancı katılımcının da olmasıydı. Büyük bir bölümünün üzerindeki başka koşulara ait kıyafetlerden sırf bu koşu için 
geldikleri belli oluyordu. Sanırım biz pek  farkına varmasak da 2 kıtayı geçen bir koşuya 
katılmak eşsiz bir deneyimdi.  Tam bu sırada başlangıç anonsunda 58 farklı milletten  katılımcı olduğunu duyurdular. Dikkatimi en çok çıplak ayak ile koşmaya hazırlanan yabancı bir yarışmacı çekti.

Vee yarışa Yapı Kredi Spor Kulübü adına yaklaşık 30-35 sporcu olarak başladık.
Boğaziçi köprüsünü Kaan Göker, Can Özyurt, Birben Memik, Betül Özata, Hakan Yaşdal’dan oluşan  6 lı bir grup olarak manzaranın tadını çıkartarak ve bol bol resim çektirerek jogging temposunda geçtik. Manzara gerçekten güzeldi. Keşke köprünün yan bölümleri yürüyüşe açık olsa diye düşünmeden edemedim.Sıkışık trafikte köprüde beliren simit ve su satıcıları ise yine yerlerini almışlardı.
Beşiktaş'a doğru inerken Yüzme takımı kaptanı Hakan Yaşdal antrenmanlı olması nedeniyle gruptan kopmaya başlayınca bende onun peşine takıldım. Amacım nefesi iyi olan Hakan Yaşdal
 ile birlikte koşarak yürüyeceğimi düşündüğüm ilerideki bölümler için zaman kazanmaktı.

7,5 Km yi 55 dakikada geçince yarışı 2 saat civarı bitireceğime inanmaya başladım. Fındıklı 
önündeki 8 Km bitişi çok çekici gözüküyordu. Bir ses bana “Yarışı burada bitir Tophanede 
sıcak bir çay ve nargile iç” dese de bana bağış yapanların ve adımlarımın "koş" sesini dinlemeyi 
tercih ettim. Galata köprüsünü geçip Eminönü’ne  gelince balık ekmek kokuları bana her zaman olduğunda daha güzel geldi.

10Km yi biraz geçince sanırım suyu fazla hızlı içtiğimden dalağım şişer gibi oldu Hakan'a “beni bırak sen koş ben yürüyeceğim” dedim. O ise sen yürürsen ben de yürürüm dedi ve koşmaya devam ettik. Yanımızda bebek arabası içinde 1 yaşında bebeği ile koşan yarışmacı ve 60 yaşlarında olmasına rağmen benim önümde koşan veteran Rüzgar İsmail amcayı görmek bana gereken motivasyonu verdi.

Gülhane parkından geçip Sultanahmet meydanında biten yokuş yukarı son 1 km de ise hisselerim çok karışıktı; Bir yandan aldığım nefes adeta yetmiyor, bacaklarım ve dizlerim isyan edip ağrıyor "Son 1 km artık yürüyebilirsin yarışı bitireceğin belli” diyordu. 
Beynim ise " 14 km yi koşarak geldin yarışı koşarak bitirmelisin" diyordu.Yarış başlamadan
dinlediğim Eye of the Tiger dan esinlenerek Rocky'nin " Acı yok, acı yok" ve "acı yoksa, 
kazanmakta yok" sözleri aklıma geldi ve beynim vücuduma galip geldi.

Sonuçta yarışı finishde dizilmiş çoğu turist izleyicilerin alkışları ile 1 saat .45 dakikada bitirdim. 
Yürüyeceğimi düşündüğüm 2. bölümü ilk bölümden daha hızlı geçmiştim. Finishte 
organizasyonun verdiği torbadaki kuru t-shirt, muz, meyve suyunun ve sonradan içtiğim 
sıcak çayın ne kadar iyi geldiğini anlatamam.
Dönüş yolunda ise hepimizin yüzünde damarlarımızda dolaşan endorfin ve başarmanın hazzı ile kocaman bir gülümseme vardı. Tek üzüntüm eşim ile beraber koşamamaktı.

Bu güzel organizasyon için mensubu olduğum Yapı Kredi Spor Kulübüne ve atletsizim şubesi adına Metin Aksoy’a tekrar teşekkür ederim.

Kendim için bu yarıştan deneyim çıkartarak bu güzel koşuyu tamamladım;

*İyi bir takım ve kendinden daha iyi biriyle yarışmak insanı ileriye taşıyor
*Kolay olan ile yetinmek yerine zoru denemek lazım, insan gerçek sınırlarını ancak böyle keşfediyor
*Bazı şeyler başta zor gelse de insan sonradan alışıp açılabiliyor.

Artık gelecek yıllar için yeni bir hedefim var..koşuyu 1 saat 30 dakikanın altında bitirmek.
Gelecek sene için bana eşlik etmek isteyen var mı ? 

Yorumlar